Koronovirüsü ve insanoğlu
Koronovirüsü ve insanoğlu
Dünya, artık yeter derken… Yaşananlar, biz insanların bir idrak dönemi bitirip, yeni bir idrak dönemi açamıyorsa “Kıyameti” idrak ettiğimiz gibi oluşacağını anlatıyor.
Yaşam, insanlığı imtihanından geçiyor sanki. Dünya ve doğa hesap soruyor insanlığa.
Seni besleyip, büyüttükçe beni niye yok ediyorsun? Diyor, sanki…
İnsan var olduğundan beri doğanın yok edicisi olarak rol alıyor dünyada. En vahşi hayvanın soyunu kurutacak kadar vahşi, yaşama güzelliği ve dengeyi veren ağacı kesecek kadar yarınını düşünmeyen, en mahzun varlığa acıyı yaşatacak kadar vicdansız olduk. Sevdiğini, sevgisizce boğacak kadar kalpsiz, anlık kazançlar için toprağını zehirleyen olduk. Çıkar için dost, kardeş demedik, dolandırdık, yıktık, yok ettik.
Aslında cenneti dünyada yaşanır hale getirecek kadar zeki, iyilik ve huzuru yayacak kadar vicdanı olan, dünyanın kıymetini bilecek kadar bilinç geliştirebilecek varlıktık. Sevgiyi hisseden, hissettiren kalbimiz de vardı ama biz gücü karşımızdakini ezmek zannettik.
Varlık dünyasının iyisini de kötüsünü de içimizde barından ve bunu kullana bileniz, seçimiz ise çoğunlukla negatif taraf olunca denge bozuluyor. Yaradılış da bize verilen tüm o inanılmaz nitelikleri anlık çıkarlara kullanmamızın hesabını soruyor.
Denge bozulmaya görsün tekrar dengeye girene kadar terazi çok sallanır ve kefedekiler saçılır boşluğa. İşte o an kefedekiler için kıyamettir. Sadece kendin için varsındır sen tutunursun kefeye, bu Nuh’un hikâyesine benzer. Sen kendi gemini kurtara bilirsen, sen bunu idrak edebildiysen ve yaşam gemini inşa edebiliyor, tüm fırtınalara rağmen gemini seyr-i seferi yapabiliyorsan, kıyametinde kendi cennetini yaratmak üzere karaya çıkarta bilirsin.
Her yönden, dünyayı tehdit eden 400-500 mikro hücre çapında virüsü konuştuk. Neler oluyor ki bu çağda bu virüse yenik düşüyor, en güçlü devletler bile.
Bu yaşananlar bana Nemrut’un sivrisinekle olan hikâyesini anlatıyor.